Antalya Ülkü Ocakları İl Başkanlığı Tarafından Düzenlenen 3 Mayıs Türkçülük Bayramı etkinliği yoğun katılım ve coşkuyla gerçekleştirildi. 7 den 77 ye her yaş gurubundan vatandaşın bulunduğu etkinlik Mehteran ve Bayraktarların geçiş töreniyle renklendi.
Etkinliğe Ocak Yönetimi yanı sıra MHP Antalya İl ve İlçe yönetimi, MHP Millet vekili adayları, Ülkücü İşçiler Derneği yönetimi ve bir çok Sivil Toplum Örgütü katıldı.
Foğraf gelerisi için tıklayınız…
Antalya Kapalı yoldan başlayan yürüyüş Cumhuriyet Meydanında yapılan basın açıklamasıyla devam etti.
Ülkü Ocakları Antalya İl Başkanı Av.Emrah TAŞKIN’ın tam konuşma metni şöyle;
“Türk Milliyetçiliği fikrini benimsemiş millet sevdasını her şeyin üzerinde gören ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim, bacılarım… Çok değerli gönüldaşlarım, değerli basın mensupları.
Bugün burada 3 Mayıs ruhunu yaşatmak, 3 Mayısta göndere çekilen kutlu Türklük ve Türkçülük bayrağının halen dalgalandığını ve Allah’ın izniyle ilelebet dalgalanacağını haykırmak için toplanmış bulunuyoruz.
3 Mayıs, İktidarını dalkavuklukla devam ettirmek isteyenlerin, Türk’ün milli ve manevi varlığına kastedenlere göz yumması ve hatta destek olması karşısında susmayan, sessiz kalmayan Türk Milliyetçilerinin bayraklaşan hareketidir.
Bildiğiniz üzere 3 Mayıs olayları merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın, komünist Sabahaddin Ali tarafından aleyhinde açılan davaya katılmak için gittiği Ankara’da başlamıştır. Aynı gün Türkçü, Turancı gençler Hüseyin Nihal Atsız’a desteklerini, Marksist ve komünist yapılara karşı da tepkilerini göstermek için bir gösteri düzenlemişlerdir. Mahkeme salonuna giremeyen gençler Ankara Ulus Meydanı’na doğru yürümüş, burada İstiklâl Marşımızı söylemiş ve komünizm aleyhinde sloganlar atmışlardır. Milliyetçi gençlerin bu gösterileri devrin hükümeti tarafından şiddetle önlenmiştir. Başbuğumuzun ve Antalya’nın evladı, büyük dava adamı Osman Yüksel Serdengeçti’nin de içinde bulunduğu Türk gençliği her türlü baskıya rağmen Cumhuriyet tarihindeki demokratik muhalefetin ilk örneğini ortaya koymuş Türklüğe yönelen bölücü ve yıkıcı tehdidin varlığını tespit etmiş ve bunlara karşı tepkisini ortaya koymuştur. Türk gençliğinin milli muhalefeti 165 Türkçü gencin tutuklanması, birçoğunun işkence ve eziyetlere maruz kalmasına neden olmuştur.
Olaylar sonrasında bugün burada aziz hatıralarını yâd ettiğimiz Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Namık Orkun, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Hikmet Tanyu, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal ve Said Bilgiç olmak üzere toplam 23 Türkçü açılan IRKÇILIK ve TURANCILIK davasında yargılanmışlardır. Türkiye Cumhuriyetinde, Türk’ün devletinde Türkçülük yapmak kanunlarda olmamasına rağmen suçmuş gibi gösterilmiş ve Milliyetçiler sindirilmeye çalışılmıştır.
Tarihimize tabutluklar olarak geçen, tavanlarında beş yüzer mumluk ampullerin yandığı işkence odalarında, Milletini sevmekten başka bir derdi olmayan vatan evlatları türlü türlü zulümlere tabi tutulmuşlardır. 3 Mayıs 1944 olayları göstermiştir ki baskı, şiddet, işkence, zulüm ve haksızlıkla, milli bir hedefi kendileri için pusula yapmış olanları yıldırmak mümkün değildir.
Sonuç itibariyle, bu kutlu mücadele, aralarında merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in de bulunduğu Türk Milliyetçiliğinin kutup yıldızlarının; Türk milletinin tarihini, kültürünü yok sayarak, yabancı ve aykırı fikirlere davetiye çıkaranlara karşı gösterdikleri onurlu mücadelenin miladı olmuştur. 3 Mayıs 1944 olayları; Türk milliyetçiliğinin mücadele tarihinde şerefli yerini almış, aynı zamanda dünden bugüne milliyetçilere yönelen saldırılarda çok fazla bir değişiklik olmadığını ortaya koymuştur.
Buradan açık bir şekilde ifade ediyoruz ki Türk milliyetçileri, yakın ve uzak tarihimizin çeşitli dönemlerinde çok kez mağdur olmuş, ama asla mağlup olmamıştır ve Allah’ın izniyle olmayacaktır !
Kıymetli Antalyalılar;
Tarihin ilk çağlarından bugüne milletler mücadelesinde hep muzaffer tarafta olan büyük Türk Milleti son birkaç yüzyıldır ne yazık ki dış mihrakların saldırıları ve onların içerideki uzantılarının ihanetleri ve bununla birlikte özünden kopması nedeniyle mağdur ve mazlumdur. Doğu Türkistan’da, Musul, Kerkük’te, Batı Trakya’da, Karabağ’da, Suriye’de ve dünyanın birçok yerinde soydaşlarımız sahipsiz ve zulüm altındadır. Soydaşlarımızı zulümden, zorbalıktan kurtarmanın yolu Başbuğumuzun da ifade ettiği gibi “… kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür. ” Ayrılıkta azap birlikte rahmet vardır.
Türk Milleti’ni birliğini sağlamanın yani Turanı kurmanın ilk ayağı Milliyetçi Türkiye’yi inşa etmektir. Bunun için ilk önce 1940’lı yılların Türkiye’sinde olduğu gibi ikiyüzlülükle, Türkçü ve Millici görünüp Türklüğe saldıranları başımızdan def etmeliyiz.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni idare edenler Türk’ü unutmuş, Türk’den gayrı kim varsa onun derdini diline dolamış ve ne yazık ki Türk ve İslam Coğrafyasındaki kargaşa ortamının adeta mimarlığını yapmıştır. Bilindiği üzere bir sivil toplum kuruluşu olarak Ülkü Ocakları yurt içerisindeki faaliyetlerinin yanı sıra dünyanın neresinde bir Türk var ise onun kederine ve sevincine ortak olmakta bu yönde çeşitli çalışmalar yürütmektedir. Mevcut hükümet soydaşlarımızın dertlerine çözüm üretmek bir yana Türkmeneli için Ülkü Ocakları tarafından toplanan yardımları yerine ulaştırmamış hatta ulaştırılmasına engel olacak girişimlerde bulunmuştur.
Her ne kadar yaklaşan seçimler sebebiyle Oğuz Türklüğünden, Milliyetçilikten bahsetseler de gerçekte ben Türk’üm diyemeyen, Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyen bir Cumhurbaşkanımız, PKK’lılar ile el ele, diz dize oturup aynı masada pazarlığa girişen, Türklüğü Anayasadan çıkaracağını ifade eden bir başbakanımız ve hükümetimiz var.
İşte 3 Mayıs 1944 sürecinde de “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız.” diyerek devletin kurumlarına Komünist ve Marksistleri yerleştiren bir başbakan ve hükümet idarede idi. Türklüğe düşmanlık edenler, Türklükle kavgalı olanlar ve iktidar koltuğunu kaybetmemek için her türlü hainliğe göz yumanlar dünde bugünde aynı yol ve yöntemleri kullanmakta, ikiyüzlü ve pişkince Türk Milleti’ni aldatmakta ve kandırmaktadırlar.
Bugün Türkçülüğü farklı algılayarak ve zararlı bir düşünceymiş gibi ifade ederek fikrimize zarar verenler başta olmak üzere herkesçe anlaşılması gereken şudur ki; Türkçülük, yüzyıllarca kilise zulmü altında, milli değer ve duygulardan yoksun kalmış Avrupa halklarının, tarihi kökleri ve manevi temelleri olmayan, mağrur ve diğer milletleri hakir gören, düşmanlıklardan beslenen Şovenist Milliyetçiliğinin Türkiye ayağı değildir. Aksini düşünmek, içinde yaşadığımız Milletin kültürünü, dinini, tarihini bilmemek, görmemek, anlamamak veyahut bildiğini ve gördüğünü çarpıtmaktan başka bir şey değildir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘‘etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise fikrimin babası O’dur” dediği büyük Türk Milliyetçisi Mehmet Ziya Gökalp’in dediği gibi “İnsan için, manevi varlık, maddi varlıktan önce gelir. Bu bakımdan, milliyette soy kütüğü aranmaz.”
Bizim milliyetçiliğimizin esası “Her şey Türk için, Türk’e göre ve Türk tarafından sözleriyle özetlenebilecek, Türk milletine samimiyetle bağlılık, Türkiye devletine sadakatle hizmettir.”
1944’ün tabutluklarında, işkence hanelerinde Atsızların, Sançarların, Türkeşlerin yaptığı gibi bugün de biz Türk Milliyetçileri uyanık olmak, birlik ve beraberlik içerisinde her türlü zorluğa göğüs gererek bu hain oyunları bozmak için mücadele etme sorumluluğu içerisindeyiz. Bu bilinçle ayrılıklara, fitne odaklarına, Milliyetçileri birbirine düşürecek kahpeliklere karşı dikkatli davranmalı ve müsamaha göstermemeliyiz.
Bugün buradan Türk gençliğine sesleniyorum… Gelin dünyanın en büyük gençlik yapılanması olan Ülkü Ocaklarında Türkçülük, Turancılık mücadelemize omuz verin, bizimle yürüyün. Bir olalım, iri olalım, diri olalım…
Şairin dediği gibi;
“Bütün Türkler bir ordu katılmayan kaçaktır…
Töremizde yazılı harpten kaçan alçaktır.”
Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey başta olmak üzere, 3 Mayıs 1944’ün aramızdan ayrılan tüm kahramanlarını minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor ve Cenab-ı Allah’tan hepsine rahmet diliyorum.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!!!”
Yapılan basın açıklamasının ardından slogan ve bayraktarlar eşliğinde ocak binasına kadar yürüyüşle program noktalandı.