CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, halk oylaması sürecinde bütün gerçekleri gittiği her yerde topluma anlatmaya çalıştığını belirterek, anayasa değişikliğinin Türkiye’de demokrasiyi çökerteceğini söylediğini aktardı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Devlet denen kurumu yok edeceğini söyledim. Ama koro halinde başta medyaları olmak üzere, ‘Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor’ diye sabah, öğle, akşam benden söz ettiler. Hiç anayasadan söz etmediler. ‘Çift başlılık’ dedim, ‘hayır yok, tam tersine çift başlılık var, engellemeye çalışıyoruz’ dediler. Ama bugün benim söylediğim her cümlenin her kelimenin doğru olduğu ortaya çıktı. Bugün devlette çift başlılık var ve bugün ilk kez TBMM çift başlılığı yaşadı. Eğer biz, özellikle ‘evet’ oyu kullanan sevgili yurttaşlarıma hitap etmek isterim, eğer biz yeniden yaptığımız hatanın farkına varırsak, devleti devlet yapanın adalet olduğunu, devleti devlet yapanın liyakat olduğunu yeniden düşünür ve bunun hayata geçmesi için birlikte mücadele edersek… Kucaklarımızı size açıyoruz, gelin Türkiye’yi yeniden tepeden tırnağa demokrasi bağlamında inşa edelim. Size bu çağrıyı CHP Grubu’ndan yapıyorum.”
Sezon şampiyonu olması nedeniyle Beşiktaş yönetimini ve futbolcularını kutlayan Kılıçdaroğlu, Çarşı Grubu’na da selamlarını iletti.
Demokrasinin güzel bir şey olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İnsanların kalkıp hak aramaları, güçlerini yasalardan almaları kadar güzel bir şey yok. Eğer siz hak arama kapılarını kaparsanız, insanları yasa dışı yollara itmiş olursunuz.” dedi.
Şişecam işçilerinin anayasal bir hak olarak aldıkları grev kararının “ulusal güvenliği tehlikeye” attığı gerekçesiyle ertelendiğini hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, “Şişecam işçilerinin grevi ne zamandan beri ulusal güvenlik konusu oldu?” diye sordu.
İşçilerin grev haklarının geri verilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, parti olarak hakkını arayan, alın teri döken her işçinin, her sendikanın yanında olduklarını bildirdi.
Türkiye’de milyonlarca gencin iş bulamamadığını ve iktidarın istihdam söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, işsizliğin bütün kötülüklerin anası olduğunu belirtti.
“Eğer bir ülkede bir hükümet varsa birinci görevi işsizliği önlemektir.” diyen Kılıçdaroğlu, işsiz bulunan evde huzur olamayacağına işaret etti.
Bugün Türkiye’de 4 gençten birinin iş bulamadığına vurgu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Yazık günah değil mi? Anneler babalar hangi umutlarla okula gönderdi bu çocukları? Ankara’daki hükümet eden beylerin böyle bir derdi yok, çocuklarının da yok. Hepsinin gemileri, yatları, katları var.” diye konuştu.
15-29 yaş aralığında 5 milyon gencin ne okula gittiğini ne de çalıştığını anlatan Kılıçdaroğlu, “İstihdam arttı diyorlar. Nasıl oluyorsa işsizlikte artıyor? Birisi yalan söylüyor. Buradan bütün o gençlere sesleniyorum, eğer siz bu ülkede iş istiyorsanız, taşeron işçisi değil de sendikalı iş istiyorsanız kapısını çalacağınız tek parti var, o partinin adı CHP’dir. Bütün genç kardeşlerime sesleniyorum, Türkiye’yi düzeltmek mi istiyorsunuz? İstihdam sorununu çözmek mi istiyorsunuz? Gelin CHP’ye, gelin hep birlikte Türkiye’de köklü bir değişimi gerçekleştirelim, bir devrimin altına hep birlikte imza atalım.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin üretimden koptuğunu bunun da işsizliği tetiklediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Bir rekora imza attılar. Hangi rekor biliyor musunuz? Türkiye sığır ithalatında Avrupa’nın birincisi, dünyanın da ikincisi. Öyle ya meralarımız, suyumuz, güneşimiz yok… Olmayınca nereden gelecek? Yurt dışından gelecek. İnsanlar utanırlar, yönetenlerin utanması lazım. Peki yönetenlerin utanma gibi bir derdi var mı? Ar damarı olmayınca utanmada olmaz zaten. Ne olacak?” diye konuştu.
Başbakan Binali Yıldırım’ın Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla 14 Ekim 2016 tarihinde İzmir’de düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, “Gübre en fazla maliyeti artıran unsur. İkincisi ne? Mazot. Şimdi bir karar verdik. Çiftçinin mazotun yarısı kendisinden yarısı bizden, bol bol ekin. Allah bin bereket versin. Hayırlı olsun. 100 liralık mazot mu koydun, 50 lirasını vereceksin, 50 lirasını Faruk Efendiden alacaksın.” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Başbakan bunu söylüyor. Peki çiftçi mazotun yarı fiyatını herhalde isteyecektir hükümetten. Onlar verecek mi? Onlar unutmuş bile. Bunların en büyük özelliği halkı kandırmak. Buradan çiftçi kardeşlerime sesleniyorum, mademki bu ülkenin başbakanı ‘traktörün mazotun yüzde 50’sini ben ödeyeceğim’ diyorsa bunu isteyin. Vermiyorsa her türlü eylemi yapabilirsiniz, biz de gelip yanınızda olacağız. Mazot fiyatını düşüremezler. Bunu yapamazlar ben gayet iyi biliyorum. Zam yapmasınlar ona da razı çiftçi.”
Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin Sudan’da 780 bin dönüm arazi kiraladığını belirterek, buna tepki gösterdi.
Ramazan nedeniyle Batman’da bir hayırseverin fırınla anlaşarak, “Her gün 500 ekmeği fakirlere verin” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “O kuyrukları gördünüz mü acaba? Binlerce kadın, iki ekmek almak için saatlerce kuyrukta bekliyorlar. Hani kişi başına gelir 3 kat artmıştı? 15 yıldır iktidardasınız, milyonlarca, binlerce insan iki ekmeğe muhtaçsa herkesin oturup düşünmesi lazım. Siz köşeyi döneceksiniz binlerce insan iki ekmeğe muhtaç olacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Halk oylaması sürecinde bir otelde çocukları Spinal Müsküler Atrofi (SMA) hastası olan bir grup aile ile görüştüğünü anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bu çocukların tedavi edilmesi için ilaç gerekiyor. Dünyada yeni bir ilaç çıkmış ve bu ilacın fiyatı binlerce dolar. Aileler alamıyorlar. Hepsinin sosyal güvenliği var ancak SGK da ‘ben bunu karşılamam, çünkü hükümet izin vermiyor’ diyor. O ailelerden birisinin çocuğu Eymen bebek 8,5 aylık vefat etti. Bu ilacı kullanmadığı için Sakarya’da. Valilik kampanya açmış ‘acaba para toplayıp, bu çocuk için ilaç getirebilir miyiz?’ diye. Bu ilaç gelmedi ve çocuk hayatını kaybetti. Annesinin söylediği söz, ‘biz seni kurtaramadık…’ Bir ilaç gelmedi ve o çocuk hayatını kaybetti. Bugün yüzlerce çocuk var aynı şekilde. Ama bu ülkenin Başbakanı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanı, Çin’e giderken, Amerika’ya giderken kendi özel arabasını kargoyla götürebiliyor. Bir ilaç alamayan aileyi düşünün ama bu ülkenin AKP Genel Başkanı Çin’e ve ABD’ye giderken kargo uçağıyla kendi özel arabasını götürüyor. Allah aşkına, ramazan ayındayız, hangi din, hangi ahlak bunu kabul eder? Böyle söyleyince ‘Kılıçdaroğlu sert konuşuyor’ diyorlar. Ne söyleyeyim? Ölen çocuğa mı acırsınız, bir beyefendinin arabası kargoyla gitsin ona mı acırsınız. İki ekmek için saatlerce kuyrukta bekleyecek beyefendinin arabası uçakla gidecek. Büyükelçinin altında kurşun geçirmez arabaları var, niye kullanmıyorsunuz. Bu lüks ne? Bu şatafat ne? 8.5 aylık Eymen bebeğin günahı onların boynuna?”
“Ramazan ayı sabır ayı, bereket ayı.” diyen Kılıçdaroğlu, adil olmanın da bütün inançların, insanlığın, devletin temelini oluşturduğunu kaydetti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Eğer bir çocuk bir ilaç bulamadı diye devletin gözü önünde ölüyorsa, o devleti yönetenler arabalarını uçakla başka bir ülkeye gönderiyorsa o devlet, devlet olmaktan çıkmıştır. Sosyal devlet olmaktan çıkmıştır. Kendisine ve avanelerine hizmet eden bir devlet haline gelmiştir. Devleti siz böyle yapamazsınız. Bir de bunlar ‘biz Müslümanız’ diye geçiniyorlar, batsın sizin Müslümanlığınız, böyle Müslümanlık mı olur? Küçük çocuğun ölümüne göz yumacaksınız, ta ki medaya da çıkana kadar. Ondan sonra yazı yazacaksın, ‘bu ilacı karşılayın’ diye. Peki o çocuğun hesabını kim verecek. İsrafdan kaçınmak Müslümanlığın temel kuralı değil midir?”
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, herkesin adaletli olması gerektiğini Allah’ın da böyle emrettiğini belirterek, CHP olarak adaletsizliğe karşı çıktıklarını ve bundan sonra da çıkacaklarını ifade etti.
Darbe girişimi sonrasındaki tutuklamalara işaret eden ve haksızlıklar yaşandığını savunan Kılıçdaroğlu, “parası ve adamı” olanların serbest kaldığını, olmayan vatandaşın ise tutuklu kaldığını bildirdi.
Konuşmasında tutuklu gazetecilerin durumuna da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarları Kadri Gürsel ve Akın Atalay’ın “ByLock kullanıcısı tarafından aranmış olmak”, “parke döşettiği firmanın sahibinin oğlunun, soruşturma geçiren bir firmaya mal satması”, Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu’nun “bir fotoğrafta FETÖ liderinin sağ tarafında durması ve ceketinin her iki düğmesini de ilikli olması” gibi gerekçelerle tutuklandıklarını, bu gerekçelerin hiçbirinin bir dayanağı bulunmadığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, Sözcü Gazetesi muhabirlerinin ise “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın darbe girişimi sırasında nerede olduğunu yaptıkları haberlerle darbecilere bildirdikleri” gerekçesiyle tutuklandıklarını belirterek, ancak Mecliste darbeyle ilgili kurulan araştırma komisyonunun raporunda, darbecilerin Erdoğan’ın yerini önceden bildiklerinin yazıldığını kaydetti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Amaç, FETÖ gerekçesiyle muhalefetin tamamını susturmak, ezmek ve yok etmek. Ama Sözcü ve Cumhuriyet inandığı ilkelerden, demokrasiden ödün vermez.” dedi.
Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ’ın da eleştirileri nedeniyle sürgün edildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Oruç tutan bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, sevgili vatandaşlarım elinizi vicdanınıza koyununuz, bu söylediklerim tamamı doğrudur. Eğer bu adeletse ben adaletin ne olduğunu bilmiyorum. Eğer bu adaletsizlikse haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.” diye konuştu.
İslam ülkelerinin durumu ve yaşananlara ilişkin de bazı bilgileri paylaşan Kemal Kılıçdaroğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 57 ülkenin bulunduğunu, bu ülkelerin toplam 1 milyar 700 milyon nüfusu olduğunu, bunun dünya nüfusunun yüzde 28’ini oluşturduğunu aktardı.
Kılıçdaroğlu, “Bu 57 ülkenin toplam gayri safi hasılası 7 trilyon dolar. Oysa sadece Çin’in gayri safi hasılası 12 trilyon dolar. 57 ülkenin 7 trilyon, sadece Çin’in 12 trilyon dolar. Hepimiz üzerinde düşünmeliyiz. 57 ülke neden bu kadar geri diye. İslam İşbirliği Örgütü’nün verilerine göre üye ülkeler dünya enerji kaynaklarının yüzde 70’ine sahip, doğal kaynakların da yüzde 40’ına sahip. Ama nüfusun yüzde 40’ı yoksulluk içinde.” değerlendirmesini yaptı.
İslam dünyasının yüzyıllar önce bilimin, sanatın, kültürün, gelişmenin merkezi olduğunu, bugün ise batının gerisinde kaldığını pek çok Müslüman ülkenin çatışmalar ve yoksullukla mücadele ettiğini anlatan ve bazı araştırmalardan rakamlar veren Kılıçdaroğlu, “Nasıl oldu da İslam coğrafyası bu hale geldi? Bunu en iyi gören ve çözümü en iyi üreten kişi dünya tarihinde tekdir ve onun adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.” dedi.
Atatürk’ün cumhuriyetin ilk yıllarında, başta okuma yazma oranının yükselmesi olmak üzere, eğitim ve sosyal alanlarda ilerleme için çok önemli adımlar attığına işaret eden Kılıçdaroğlu, bunun birçok İslam ülkesine de örnek teşkil ettiğini, Türkiye’yi Müslüman dünyasının gözbebeği konumuna getirdiğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Şimdi bu Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmeye çalışıyorlar. Bütün o halklar hep Türkiye Cumhuriyeti’ne öykünmüşlerdir. ‘Bizim de oradaki gibi haklarımız olsun, özgür seçimler, özgür yargı, demokrasi olsun’ demişlerdir. ‘Artık diktatörlerden bıktık’ demişlerdir. Bugün geldiğimiz nokta makarayı tersine sarma sürecidir. Türkiye tekrar 1930’ların, 20’lerin, Osmanlı’nın son dönemine götürülmek isteniyor. Bu gerçeği bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim. Bunun bir partiyle, kişiyle ilgisi yoktur. Bu bir Türkiye Cumhuriyeti sorunudur ve bu sorun hangi görüşten, inançtan olursak olalım hepimizin ortak sorunudur. Bugün benim görüşüme yasak getirirsen yarın bir başkası senin görüşüne yasak getirir. Biz ikisine de karşıyız. Aklımızı kullanacağız, hakkımızı arayacağız. Eğer siz bu kapıları kapatırsanız ülkeyi kaosa sürüklersiniz.”
İktidarın özellikle Olağanüstü hal (OHAL) döneminde yaptığı uygulamaları eleştiren Kılıçdaroğlu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen bilim insanlarının yurt dışında çalışma imkanlarının dahi ortadan kaldırıldığını, bunun haksız bir yaklaşım olduğunu savundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Ramazan ayında bunları anlatmamın sebebi, oruç tutan bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, eğer adalet hepimiz için geçerli ise ve sevgili kardeşim sen adaleti arıyorsan, adı Adalet ve Kalkınma Partisi olan partiden uzak duracaksın. Ne adaleti var ne kalkınması.” diye konuştu.
Mecliste darbe girişimine ilişkin kurulan Araştırma Komisyonu’nun çalışması ve hazırladığı rapora da değinen Kılıçdaroğlu, komisyonun darbeyi araştırmak değil, üzerini kapatmak yönünde bir yaklaşım sergilediğini ileri sürerek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Komisyon Başkanı da geçmişte Fethullah Gülen’e övgüler düzen birisi. Kaç kere Pensilvanya’ya gitti onu da bilmiyoruz. El, etek öpen birisi. Şimdi kalkmış komisyona başkanlık yapıyor. Eğer bir siyasi iktidar darbeden şikayetçiyse, darbecilerin tamamını yargılamak, gerçek darbecileri yargı önüne çıkarmak ve failleri bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarmak durumundadır. Eğer bunu yapmıyorsa, darbecinin kendisi zaten odur. En önemli iki aktöre bu darbenin Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı. Niye Meclis’e gelmiyorlar? Niye komisyona bilgi vermiyorlar. Niçin? İktidar izin vermiyor. Bu iktidarın bu darbeyi bağımsız ve tarafsız soruşturacağına ben inanayım mı? Siz bizim aklımızla alay mı ediyorsunuz? 15 Temmuz darbe girişimini araştırma komisyonu değil, kapatma komisyonu. Sadece onu değil, 17-25 Aralık’ta yapılan yolsuzlukları da kapatma komisyonu. 17-25 Aralık’ta bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olduk. Hiç kimse bu düşünceden bizi vazgeçiremez.”
Komisyon raporunda FETÖ elemanlarının devlete sızdığı ifadelerinin yer aldığını anlatan Kılıçdaroğlu, sızmadığını iktidar tarafından yerleştirildiklerini iddia etti.
“TÜBİTAK’ı bu hale kim getirdi? Atamaları kim yaptı? Dinlemelerin başına adam tayin ettiniz” diyen Kılıçdaroğlu, “Neymiş, ‘HSYK ele geçirilmiş’. Anayasa değişikliğini beraber yaptınız. Fetullah Gülen Amerika’dan dedi ki ‘Bu anayasa değişikliğine ölüler bile kalksın oy versin’. HSYK’yı ele geçirmediler arkadaşlar, siz oralara atama yaptınız.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“FETÖ’cü albaylar terfi etsinler diye kanun teklifi verildi. O kanun teklifi ile mevcut albaylar emekli olacak, yerine FETÖ ile bağlantılı olanlar gelecek. Bu kanun teklifini verenlerin tamamı FETÖ’cüdür. Nerede arıyorsun? İşte Meclis’te. MGK kararından hiç söz edilmiyor, raporda tek satır bile yok. Bütün Türkiye’yi parsel parsel sattılar, raporda bir cümle var mı? Yok. ‘Mali olarak çok güçlü hale geldiler’. Kim getirdi? İhaleleri kim verdi? Parsel parsel arazileri kim tahsis etti? Üniversiteleri kim kurdu? Bu darbeyi soruşturan savcıların iddianameleri Adalet Bakanlığı tarafından isteniyor. ‘Getir bakalım bir görelim. Olur da bizi zor duruma sokan bir cümle olur, bunu değiştirelim’. Bu bizim tarihimizde görülmemiştir. Adalet Bakanlığı darbeyi soruşturan savcıların iddianamelerini istiyor, düzeltiyor, ‘Bu iddianameyi mahkemeye verebilirsin’ diyor.”
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’da MİT’in darbe girişiminden haberi olup olmadığının tartışıldığına, bilgi edindiği yönünde de ifadeler olduğuna işaret ederek, neden önlem alınmadığının sorgulanmasını ve vatandaşa izah etmesini istedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben kontrollü darbe deyince kızıyorlar. Karanlık noktalar bir değil, iki değil, dünya kadar. Bunların hepsinin ortaya çıkması lazım.” dedi.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü, kumpas davaları gibi konuların komisyon raporunda yer alaması gerektiğini de anlatan Kılıçdaroğlu, geçmişte güvenlik birimlerinden gelen bazı resmi yazıların da görmezden gelindiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, “Bir rapor daha var. 17 Şubat 2017 tarihli bir bilirkişi raporu. Genelkurmay’da savcının istediği üzerine rapor düzenliyorlar. Rapor var bizde. Bu raporda yok. 15 Temmuz darbe girişimini araştıran komisyonun elinde yok. Var da gizliyor. Niçin yok? Bütün bu ayrıntıları komisyonun üyesi CHP milletvekilleri rapora yazacaklar. Biz görevimizi yapacağız. Asıl suçlular hala yakalanmış değil. Asıl failler yani bu işin siyasi ayağı hala ortaya çıkmış değil. Arkasını bırakmayacağız.” ifadesini kullandı.
Darbe girişimi sırasında hayatını kaybeden vatandaşlara karşı sorumlulukları olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “249 şehidin kanını yerde bıraktılar. O kanı yerde bırakmamaya söz verdik. Sözümüzün arkasında duracağız. Asıl çağrılıp dinlenmesi gereken kişi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iki genel başkanıdır. Binali Yıldırım ve Recep Tayyip Erdoğan. Gelip bilgi vermeleri lazım.” değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Yıldırım’ın darbe gecesine ilişkin açıklamalarının çelişkili olduğunu da iddia etti.
Darbe girişiminin siyasi ayağının mutlaka ortaya çıkarılması gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, “Aynı menzile gidiyorlardı. Ne demektir bu? Bir ipte iki cambaz oynadılar. İki canbaz bir ipte oynamaz. Birisi diğerini tasfiye etti, diğeri yoluna devam etti. Neyle? 15 Temmuz’u fırsat bilip bir karşı darbeyle. Türkiye bir karşı darbe yaşamıştır ve yaşamaya devam etmektedir.” diye konuştu.
16 Nisan halk oylamasının ardından Türkiye’nin mühürsüz bir anayasa ile yönetildiğini, anayasanın toplumun, halkın değil, bir partinin anayasası olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, devletin kurumlarının ele geçirildiğini parti militanlarının yerleştirildiğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, tüm bunlara karşı onurları ve gururlarıyla direneceklerini ifade ederek, “Ayarını bozdukları kantar, hiç kimse endişe etmesin, gün gelecek onları da tartacak.” dedi.