IŞİD’in kurulmasında ki perde arkası amaç İslam’ı terör dini ve çağdışı bir algı yaratmak gayesi taşıyorsa bu amaç ve proje çerçevesinde, yukarıda bahsettiğimiz kişi ve kadrolarda İslam’ı sözde doktrin çerçevesinde zedeleyerek bir algı operasyonu yaratma peşindeler. Bu husus çerçevesinde kısaca birkaç konuya değinmekle fayda olacağını düşünüyorum.
Yüce dinimiz İslam’ın içersine sokulmaya çalışan fitne tohumları…
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere FETÖ’nün genel itibariyle miladını doldurması üzere kabuklarından çıkan bu yüzlerin söylemlerini derinlemesine düşündüğümüz vakit pek bir fark olmadığını göreceğiz. FETÖ elebaşının ‘’La ilahe illallah demeniz yeterlidir.’’ Cümlesiyle bugün bahsettiğimiz kişi ve kadroların salâvatın dinde yeri yoktur söylemleri arasında pek bir fark göremiyorum. Bu kişi ve kadroların kimisi Peygamber Efendimize buyrulan hitapları ( Fahr-i Kâinat, Resul-û Kibriya gibi) yağ çekmek olarak nitelendirse de Yüce Allah-û Zülcelâl Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de ‘’ Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Sizde ona teslimiyetle salât ve selam edin.’’ [1] Diye buyurmuştur. Ayrıca şunu belirtmekte de fayda var ki Peygamber Efendimize (s.a.v.) buyrulan hitapların hiçbiri yağcılık vb. bir şey olarak nitelendirilemez. Bu durumu bir örnekle neticelendirmek gerekirse bugün devlet erkânından bir kişiye, misal o ki bir milletvekiline dahi sayın demeden hitap edemezken, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e neden hitaplarda buyurmayalım? Fahr-i Kâinat efendimizin bir milletvekili kadar değeri yok mudur bu insanların gözünde?
Toprağa atılan başka bir fitne tohumu ise son zamanlarda nedeni bilinmeyen bir şekilde bazı kesimlerin ağzına doladığı ‘’Hz. Âdem’in babası vardır.’’ Görüşüdür. Buna delil olarak da İnsan suresinin ikinci ayeti gösteriliyor. Hemen inceleyelim bahsi geçen ayeti; ‘’Doğrusu biz insanı karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü kıldık.’’[2] Görüldüğü gibi ayette Hz. Âdem’in babası vardır diye bir ibare yoktur. Bu görüşü savunanların bu ayetten kendilerine çıkardığı ispat ise; ‘’İnsan nutfeden yaratıldıysa, nutfeden yaratılmak içinde bir baba ve bir anneye ihtiyaç vardır ve Hz. Âdem’de bir insan olduğuna göre onunda babası vardır.’’demektedirler. Bu mantığa göre hareket edeceksek akla gelecek ilk soru şu olmalıdır; ‘’Hz. İsa’da insandır, peki onun babası kimdir?’’ bu sorunun, anlattıkları mantık çerçevesinde hiçbir şekilde cevabı yoktur. Doğal olarak bu görüşe mensup bireyler Hz. Âdem’in çamurdan yaratıldığını inkâr etmektedirler. Oysaki mutlak güç sahibi Allah-û Zülcelâl Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de ‘’Âdem cıvık çamurdan yaratılmıştır.’’[3] Ve ‘’Âdem çamurdan süzülmüş bir hulasadan yaratılmıştır.’’[4] Diye buyurmuştur.
Diğer bir meselemiz ise geçtiğimiz günlerde, bahsi geçen kesim tarafından ortaya atılan sakal-ı şerif meselesidir. Bu konuda ki söylevleri ise; ‘’Sakal-ı şerifi (tabi onlar sadece kıl diyorlar) görmenin ve öpmenin ne anlamı vardır?’’ diyerek gerçekleştiriyorlar. Öncelikle bu konuyu başka bir örnek ile neticelendirmek isterim. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allahû Zülcelâl Hazretleri, Hz. Yusuf (a.s) kıssasından bahseder. Bu kıssada şöyle bir olay neşredilir; ‘’Hz. Yusuf yaşadığını belirtmek için, ağlamaktan gözleri kör olmuş olan babası Hz. Yakup’a (a.s) gömleğini gönderir. Yakup aleyhisselam, gömlek O’na ulaştığı an koklar ve kör olan gözleri açılır.’’ Bakınız bahsettiğimiz kıssa bizlere rivayet edilmiş bir olay değildir. Bizzat Kur’an-ı Kerim’den nakledilen bir vakıadır. Hepimizin de bildiği gibi gömlek insanın sadece kokusunu taşır. Yani gömlek bedenimizin bir parçası değildir. Oysaki sakalımızın tek bir tanesi bedenimizin her yerinde bulunan DNA’mızı taşır. O zaman Yusuf’un DNA’sız gömleği Hz. Yakup’un gözünü açıyor da, Hazreti Resulullah (s.a.v) efendimizin DNA’sını taşıyan sakal-ı şerifi, bizim gönül gözümüzü neden açmasın? Tabi ki gönlünde Resulullah’ın aşkını ve muhabbetini taşıyorsan…
[1] Kur-an’ı Kerim, Ahzab, 56
[2] Kur-an’ı Kerim, İnsan, 2
[3] Kur-an’ı Kerim, Saffat, 11
[4] Kur-an’ı Kerim, Mu’minun, 12