Bugün iç savaş yaşayan ülkelerin savaş eşiğine gelme ve savaş sonrası durumları bizlere herkesçe bilinen bir İngiliz taktiğini yansıtacaktır. ‘’Böl ve yönet’’ ilkesiyle yıllardır projelerini geliştiren modern sömürgeci devletler, önümüzdeki 50 yılı tarihsel metotlarla şekillendirerek kendi çıkar ve menfaatlerine ulaşmak istemektedirler. Bu çıkar ve menfi adımları atmalarının ve bu denli geniş kapsamlı projeler hazırlayarak masum ve mazlum milyonlarca insanın canını hiçe saymalarının sebepleri arasında ne kadar çok ülke çıkarları yer alsa da asıl ve başlıca sebep hiç şüphesiz inançlarının onlara getirdiği telakkidir. Bu durumu hemen bir örnekle saptayalım. İslam âlemine kan ve gözyaşı sağlayan her projenin ABD endeksli olduğunu bilmekle beraber Amerika nüfusunun yarısının Evangelist olduğunu unutmamalıyız. Yönetim esasında ise ABD başkanlarının hemen hemen hepsi Evangelist inançla yoğrulmuş kimselerdir.
Yeni Dünya Düzeni projesinin baş mimarlarından olan Evangelist inanç, fethetmek(!) istediği ülkeleri teker teker elde ettikten sonra son hedefi Edom’dur.
Durun! Mesele bu kadar basit değil…
Edom, binlerce yıldır üzerinde yaşadığımız, vatan dediğimiz Anadolu’dur.
İçerisinde Türkiye’de olmak üzere 22 ülkeyi barındıran ve sınır değişikliği gerçekleştirmek isteyen bu proje’nin asıl amacı Armagedon’a uzanmaktır.
*
Evangelist inanç hazırlanan projeyi bu amaç çerçevesinde gerçekleştirirken, diğer bir yandan İsrail ise yukarıda bahsettiğimiz gibi inançlarının bir telakkisi olarak projelerini hazırlamakta, iç ve dış politikasını buna göre şekillendirmektedir. Hiç şüphesiz tüm düşüncelerini şekillendirdikleri inanç telakkisi herkesçe bilinen vaat edilmiş topraklardır. Bakınız Yahudi Tevrat’ında (İslam inancına göre bozulmuş Tevrat) bu husus şu şekilde neşredilir: ‘’Güneş batıp da karanlık çökünce, dumanlı mangalla alevli bir meşale ortaya çıktı ve o gün Tanrı İbrahim’e vaat ettiği toprakların sınırını çizdi: ‘’Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları –Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını- senin soyuna vereceğim.’’
*
Dünyanın iki küresel devleti olan ABD ve İsrail, bu denli kritik politikalarını dahi inançlarına göre yürütürken elbette devletimiz iç ve dış politikalarını milli tarihimize ve manevi değerlerimize esasen yürütmelidir. Bugün siyasi sınırlarımızın ötesinde olsa dahi dili ve dini bizimle olan Türkmeneli’nin hal-i pürmelâli ortadır. Siyonistlerin ve Evangelistlerin ne kadar ayrı olarak lanse edilse de bir arada ve aynı amaç halinde yürüttükleri yeni dünya düzeni sınırımıza bir terör devleti inşa etmek istiyor. Yapılmak istenen bir yandan Edom’u fethetmek, diğer yandan ise vaat edilmiş topraklara ulaşmaktır. Söz konusu geçen gayrimeşru referandum ve olası bir Kürdistan devleti kurmak tamamıyla kukla taklasından başka hiçbir şey değildir.
Kerkük’te bir referandum gerçekleşecek ise bu hiç şüphesiz Türkmeneli’nin bağımsızlığı üzerine olmalıdır. Tarih ortadır, millet bakidir, devlet ebet müddettir. Kerkük’ün kirli odakların şer emellerine heba olmasına asla müsaade edemeyiz. Çanakkale mezar taşlarının birçoğunda nasıl ki Kerkük yazıyorsa, gerekirse Kerkük’te ki en ucra bir mezarlığın taşında da Bursa, Antalya, Erzurum ve Edirne yazması gerekmektedir. Kerkük Ankara’nın teminatıdır, Ankara’ya bağlı kalmalıdır.