İç parazitlere hitaben!
Yıl 1999…
Yapılan genel seçimler sonucu DSP %22,19’luk bir oranla birinci parti çıkmış, MHP ise %18’lik bir sonuçla 129 milletvekiline sahip olmuş, genel tablo ise ortaya bir koalisyon hükümetini doğurmuştur. Bu kritik tabloda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli satranç hamlesini iyi oynayarak, bir dönem önce 28 Şubat sürecini yaşayan ve haklı ya da haksız milletin geneli üzerinde bir korkuya sebep olan partilere ülke menfaati ve istikrar için kapıları kapatmış DSP ve ANAP ile koalisyon hükümeti kurmuştur. Neticede bu koalisyon, Türkiye tarihine damga vuran bir durumu oluşturmuş, ülkemizin en uzun süren koalisyon hükümeti olma özelliğini kazanmıştır.
Siz ise o dönem bu kritik tablonun analizinden mahrum, tarihi tecrübenin önümüze koyduğu realiteleri görmezden gelerek pervasız eleştirilerde bulunmuştunuz.
*
Yıl 2002…
İki buçuk senelik koalisyon, terörist başı ve bebek katili Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla bir yol ayrımına girmiş idam hususu konusunda radikal bir şekilde ayrışma yaşanmıştı. Bu konuda hiçbir şekilde taviz vermeyen Devlet Bahçeli durumun yaratacağı kaos ve kargaşa ortamını önceden sezinlemiş, ülkesinin bekası için erken seçim çağrısı yapmıştır.
Siz ise bu duruma ülkenin kaos ortamına girme tehlikesini, tekrar 80’lerdeki gibi kan dökülme gerçeğini bir kenara bırakarak eleştirmiş, muhalefetlik yapmıştınız.
*
Sene 2010…
Anayasanın 26 maddesindeki değişikliği kapsayan referandum seçimlerinde Devlet Bahçeli yine öngörüleriyle getirilmek istenen paketin uzlaşmadan uzak ve yabancı dayatması olduğunu belirtmiş, seçim neticesinde %58 oranında evet çıksa da, tam 6 sene sonrasının 15 Temmuz tarihinde haklılığı ortaya çıkmıştır.
Siz ise o dönemde evet propagandası yaparak bizi ağır ve alakasız bir tabir olan ihanetle suçlamıştınız.
*
2015…
Haziran’da gerçekleşen seçimde Milliyetçi Hareket Partisi %16,3’lük bir dilimle oy almış, tekraren genel tabloda koalisyon hükümeti ortaya çıkmıştır. O dönem içerisinde yaşanılan ve bir takım politikacıların (AKP, CHP ve HDP içerisinde) anayasanın ilk dört maddesine göz dikmesi üzerine Devlet Bahçeli HDP’ye kapıları direkt kapatmış, CHP’nin HDP’nin dışarıdan desteklemesi gibi ahlaksız bir teklifi ortaya atması karşısına sert bir şekilde reddetmiştir. AKP ile ise ortaya koyduğu millet ve devlet menfaatlerini içeren dört maddeyi kabul etmesi şartıyla koalisyon kurabileceğini belirmiştir. Daha sonra yapılan koalisyon görüşmelerinde ise AKP MHP’ye sadece çay içmeye gelmiş, koalisyon adına gereken yapmadan gitmiştir.
Siz ise o dönem bu olanların hepsini tüm gerçekliğiyle bildiğiniz halde koalisyonun kurulmamasını çok ahlaksız bir mantaliteyle ‘’Biz niye kırmızı plaka görmüyoruz? Devletin içinde adamımız kalmadı!’’ diyerek eleştirmiştiniz.
*
Şimdi geldik 2018’e…
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin ardından hükümetin yaptığı hatalardan tümüyle ders çıkarıp milli bir çizgiye gelişinin ardından yapılan milli mutabakat, Türkiye’nin iç ve dış politikasında, özellikle Ortadoğu, PKK ve Amerika ile ilişkileri konusunda hayrına olmuştur. Devletimizin PKK, YPG, FETÖ, IŞİD, Evanjelist akıl, Siyonist proje ve emperyal hedefler ile dört bir yanı psikolojik algılar ve terör unsurlarıyla işgaldeyken ne yapacaktık? Devlete sırt dönüp çöküşünü mü görecektik?
Devlet Bahçeli ülkücü duruşa, Dokuz Işık mantalitesine ve Türk-İslam ideolojisine yakışır bir tutum sergilemiş, şahıslara değil ülkenin çıkarı olan tüm politikaları destekleyerek bizleri en iyi şekilde temsil etmiştir.
Önümüzdeki realiteleri görmemiz gerekiyor. 2019’da gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir partinin ve zümrenin adayı tek başına seçilemeyecektir. Buna karşın partiler arası bir ittifak gerçekleşerek, iki cephe oluşacaktır. Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz gün yaptığı açıklamadan çok daha önce zulüm ve işkence partisi CHP, Amerika’nın yeni projesi İP, bugün hangi fikre mensup olduğu bilinmeyen Saadet Partisi ve PKK’nın siyasi ayağı olan HDP ile bir ittifak gerçekleştirmiş adını da ‘’Hayır Cephesi’’ koymuştur. Sayın Bahçeli ise bu şer ittifakına karşı, 15 Temmuz’dan sonra milli bir çizgiye gelen, MHP’nin iç ve dış siyasetteki görüş ve ilkelerini dinleyip kendi politikası ile harmanlayarak milletin menfaati lehine uygulayan Recep Tayip Erdoğan’ı destekleyeceğini belirterek bir ‘’Cumhur İttifakı’’ oluşturmuştur.
Siz ise bugün bu ittifakı bugüne bakmayarak, geçmişi öne sürerek eleştiriyor, açıkça içlerinde HDP’ninde bulunduğu şer ittifakının ekmeğine yağ sürmeye çalışıyorsunuz.
*
Şöyle bir sıraladıklarımıza baktığımızda sizin derdinizin ne vatan ne de millet olmadığını rahatlıkla görebiliyoruz. Sizin derdiniz Devlet Bahçeli ve içinizdeki şeytani bir duygu olan kibriniz.
‘’Kibrinizde boğulacaksınız!’’