Son günlerde Kerkük üzerinden yaşadığımız vakıaları bir önceki yazımızda uluslararası politikalar üzerinden neşretmeye çalışmıştık. Meseleyi Türkiye içerisinden değerlendirmek gerekirse, ilk olarak halk zümresini incelediğimizde açıkçası durumun pekte içler açısı olmadığını görüyoruz. Kerkük üzerine sarf edilen sözler ya içi boş bir teneke gürültüsü, ya da hayal ürünü olmaktan başka bir şey değildir. Öncelikle Ortadoğu’da yaşanılan sinsi ve kirli planı genel olarak idrak-ı terazimizde muhasebesini edip akabinde Kerkük üzerinden oynanan oyunu tespit eder ve çözüm üretiriz. Lakin görülmektedir ki bırakınız Ortadoğu üzerinden kurgulanan planı tespit etmek, kadim ve ebet müddet toprağımız olan Kerkük vilayetimiz için konuşulan sözler kafiyeli zincirlemelerden başka bir şey değildir. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Kerkük şiirle kurtarılmayacaktır, acınaklı sözlerle yarası sarılmayacaktır.
Hele ki Kerkük’ün kutlu tarihini ve her daim Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında bulunun Türkmenlerin kaderini bilmeyenler çözüm yolu kendilerinden geçiyormuş gibi davranma hadsizliğine kapılmamalıdır. Bugün Ortadoğu’da akabinde Kerkük ve Musul’da oynanan oyunu idrak edebilmek için Kabalayı ve Evanjelizmi çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Yaşanılan siyasi gündemler kamera önüne ne kadar bir Kürdistan projesi olarak lanse edilemeye çalışılsa da kamera arkasında dönen oyunun asıl amacı Edom’u fethetmek, vaat edilen topraklara ulaşıp Büyük İsrail Devletini kurmaktır. Bu tamamıyla Siyonist bir aklın emperyal ve kapital hedefleridir. Çünkü gelişen dünyanın hammaddesi olan petrolün ekonomiye, devletlerarası strateji ve güç politikalarına olan yansıması başta Musul olmak üzere birçok Ortadoğu vilayeti üzerinde 19. Yüzyıldan beri bir rekabete uğramıştır.
İç siyaset açısından Kerkük ve MHP gerçeği…
Halk nezdinde yukarıda belirttiğimiz gibi hal-i pürmelâli ortada olan durum çok şükür ki siyasi açıdan baktığımız zaman umut doludur. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ilk günden beri çok sıkı bir şekilde ele aldığı Kerkük durumu yüreklerimize su serpmekte, içimizi umutla doldurmaktadır. Geçtiğimiz gün parti grup toplantısında hiç kimsenin beklemediği bir anda ve hiç kimsenin düşünmediği bir şekilde alışıla gelmemiş olarak yaptığı açıklama tabiri caizse vatanperver tüm zümreler tarafından ışıkla karşılanmış Devlet’in varlığı Kerkük’ün ve tüm Türk dünyasının sigortası olmuştur.
Daha en başında beş bin Ülkücünün Kerkük’ün varlığı hususunda savaşmak için hazır ve nazır olduğunu belirterek tüm siyasi planları bozmuş hatta bahsi geçen açıklama bununla da kalmayarak içimizdeki tüm parazitleri ortaya çıkarmıştır. Pensilvanya’dan diplomalı, kandil sevicileri, sözde çözüm süreci elçilerini yuvalarından çıkararak kimlik kargaşasına sokmuştur. Salı günü parti grup toplantısında sarf ettiği 82 Kerkük ve 83 Musul açıklaması asla basite alınacak bir açıklama değildir. Dikkatinizi çekti mi bilemem. Parti grup toplantılarının yapıldığı Salı gününden bir gün önce, yani Pazartesi günü özel bir televizyon kanalında yayınlanan askeri bir dizinin bölüm senaryosu şuydu: ‘’Türk Silahlı Kuvvetleri Kerkük’te IŞİD ve PKK‘nın işgal etmeye çalıştığı bir köyü kurtarıyor ve akabinde yerli halk eline Türk bayrağını alarak köyün meydanına asmak istiyor. İzin almaya gittikleri komutan ise biz işgalci değiliz diyerek karşılık vermesinin akabinde yerli halkı burası da sizin anlamı taşıyan bir cevap veriyor.’’ Ve ertesi gün Devlet Bahçeli parti grup toplantısında aynen şu sözleri sarf ediyor; ‘’O zaman geldiğinde, şartlar oluştuğunda, tarih coğrafyaya sığmadığında Misak-ı Milli uyanacak, 81 Düzce’den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır!’’
Açıkça beyan etmekten geri durmayacağım ki bahsettiğimiz bu durum asla ve katiyen tesadüf değildir.
Dün ise Milliyetçi Hareket Partisinin Ankara’da düzenlemiş olduğu Kerkük sevdalıları adlı mitingde bu sözleri tekrar tekrar yineleyerek üstünde durması, bu konu hakkındaki fikirlerinin ve beş bin Ülkücü sözlerinin şaka olmadığını tavırlarıyla ve ses tonuyla tüm dinleyicilere aktarmıştır. Salonun içi ve dışının tıka basa dolmuş olması ise Ülkücü Hareket’in Kerkük tutumunu ve duruşunu gayet açık bir şekilde göstermiştir. Daha bu sert ve ciddi çıkışlar içte sol ayaklı zümreler dışta Siyonist ve emperyalist kadrolar tarafından sindirilememişken Devlet Bey’in ‘’84’ü söylesek çılgına dönecekler!’’ açıklaması ise yeni bir sansasyonel yaratmıştır. Aynı zamanda Devlet Bey, 84’ün neresi olduğuna dair bir şey belirtmemiş olması ise kendisinin ne kadar usta bir siyasetçi olduğunu göstermektedir. Karabağ deyip Ermenistan’ı rahatsız edebilirdi. Kırım deyip Rusları tedirgin edebilirdi. Tebriz deyip İran’ı rahatsız edebilirdi. Lakin Devlet Bey bunların hiç birini söylemeyerek hepsini kastetmiş ve tüm Türk düşmanlarını rahatsız etmiştir.
Her zaman söylediğim gibi, Devlet yine devletlik yapıyor. Sağlıcakla kalın…