Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya

Ülkü Adlı Bir Yörük Kızı…

Bu haberin fotoğrafı yok

Türk çocukları istikbale dönük ümitlerimi yeşertiyor…

Sessiz sedasız bir heyecan, bir birikim, bir teknoloji ve bilgi ile donatılmış, Ülkü Ocakları’nın mütevazı salonlarında şahlanışa hazırlanan bir genç nesli bekliyorum…

Ağabeylerinin bütün çilelerini heybelerine koymuş, ihtiras kavgasını uzaktan seyrederken ilim ve ahlakla kuşanıp gelen bir nesil…

Hani Atsız’ın,

“Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.”
dediği nesil…

İşte onlardan biriydi… Antalya Ülkü Ocakları’nda bir bayrak değişimi yaşanırken tanıdım o Türk kızını… Marifet iltifata tabidir ya, yazmak elzem oldu!

Antalya’nın Doyran’ından yaman bir Yörük kızı… Adı Ülkü Deniz… Baştan sona dinleyeni heyecanlandıran bir gencecik hikâye…

Yaşadığı yeri, evi, köyü, şehri her şeyi ile benimsemiş, tarih bilinci içinde, Oğuz’un Sarıkeçililer aşiretini, etraftaki köylerin oluşumunu bir çırpıda anlatıveren bir hikâye!

On parmağında on marifet… Aslında iki kızsa sahip olmuş bir ailenin erkek kızı! Kolej, ziraat okulu, Pamukkale Üniversitesi, ekonomi, TOBB Üniversitesi, master, Fransa, doktora, Ankara, portakal bahçeleri, çiçekler… Üç bin civarında kitaptan oluşan evdeki kütüphane… Fransızca, Kırgızca ve Kazakçayı kendi gayretleri ile ilerletmiş.

Ocak’ta son derece modern kıyafetli hanım hanımcık kız, basma şalvarı, başında yazması ile karşınıza köylü kızı olarak çıkıveriyor. Tabiata âşık… Ağaçlar, çiçekler, tavuklar, üretim sevdalısı… Arabasına atladığı gibi ruh tazeliği için Doyran’dan Kumluca’ya, oradan Elmalı’ya turlayıp geliveren bir bozkurt balası!

Babası ayrı, annesi ayrı bir yazı konusu olacak bir ailenin çocuğu… Baba ilginç hayat hikâyesinde Merkez Bankası Kontrolörlüğünde Ankara’da geçirmiş ömrünü… Anne hep çocukların yanında… İkisi de yörenin varlıklı aileleri… Anne, kızının adını Ülkü Deniz koyacak kadar sol sempatizanı ama Ülkü’nün dayısı ilk Ülkücü şehitlerden rahmetli Murat Çalışkan!

Söyleyeceğini pat diye söyleyiveren bir açıkyüreklilik… Samimi, tabii, sade, ağırbaşlı, Ülkücü adabı kavramış bir teşkilatçı… “Vefa” onun için bir semt adı değil!

Konuştukça, tanıdıkça, yaptıklarını, yapmak istediklerini dinledikçe daha bir ümitleniyor, “istikbal” muştuları kulaklarınızda çınlıyor, ilimle, teknolojiyle, bilgisayarla, edep ve erkânla bu kadar donanımlı bir Yörük kızının kişiliğinde fişek gibi bir Türk gençliğinin yola çıktığını düşünüyorsunuz…

“Ben Türk milliyetçisiyim, Türkçüyüm” diyor ısrarla, “Turan hayal değil” diyor!

Gerek MHP’de ve gerekse Ülkü Ocağı’nda görevde iken Antalya’nın bütün mezarlıklarında kaderlerine terk edilmiş Ülkücü şehitleri aramış, bir taş dikebilmek için… Mevlüt bile okutmuş ruhları için… Kim nerede, hangi Taş medreseli Antalya’ya gelmiş, nerelerde hepsinin takipçisi…

Şimdikilerin “sosyal sorumluluk projesi” dediği çalışmalar yürütünce birilerinin ayağına bastığı da olmuş, kimi “sen bir bayan olarak burada ne işin var” diye de dikilmiş karşısına ama yıldıramamışlar… Hayvan barınaklarına el atacak kadar modern dünyanın dertlerinden haberdar…

“Kadın” olmak Türkiye’de mesele ya, o bunu cesaret, ahlak ve eğitimiyle yıkmayı başarmış bu yaşında. Lakin anlattığı bir olay onu çok kızdırmış. MHP’nin ünlü İstanbul adayı Mehmet Aslan Bey, Antalya’ya bir konferans için geldiğinde karşılamaya onu göndermiş İl Başkanı… O da hiç tereddüt etmeden atladığı arabaya gidip karşılamış havaalanında… Mehmet Bey şaşırıp “Karşılamaya seni mi gönderdiler?” demekten kendini alamamış!

Siyasi hareketimizi iktidara taşıyacak kadınların bir türlü harekete geçirilememesini, erkeklerin yanlış tutumlarına bağlıyor Ülkü Deniz…

Bu yaman Ülkücü-Yörük kızı, Türkiye’nin kalkınmasının mihenk taşının tarım olduğunda ısrarlı: “Temelinde küçük çiftçiye akıllı desteklerin verilmesi şart. Toprağın küçük parsellere bölünmemesi lazım, bir de desteklenirse mesele çözülür.”

Müthiş bir Antalyaspor fanatiği… Stadlardaki havayı hep teneffüs etmiş. Forma sırtında maçlarda sık görürlermiş onu… Kulüpte bir yönetici olmak kafasında var ama “Daha erken…” diyor.

Ailesi, onun için bir görgüsüzlük, şımarıklık vesilesi değil… Hoyrat ve nobran olmadığı belli… İmkânlarını bir üstünlük sebebi değil, paylaşma ve ikram edebilme vesilesi görmüş hep… Antalya’da Hareket’in içindeki sıkıntısı olan her ferde ulaşabilme çabası takdire değer.

Hani şu “Hakan”ın yanında dimdik duran “Görklü Hatun”lardan…

Pırıl pırıl bir zekâ, tertemiz bir ruhla bir sürü soruma berrak cevaplar sıralamasına şaşırmadım desem yalan olur. Yılgınlığa yer yok lügatinde…

Türkiye’nin meselelerine hâkim. Bunca sıkıntının tek kaynağının başımıza bela edilen terör olduğunu açık açık vurguluyor.

Ülkü Ocakları üzerine titriyor. Onun için “Ocak, Türk milliyetçiliğinin eğitim merkezi olmayı sürdürmeli… Ocak dediğin ilim ve itibar yuvası olmalı…”

Liderinin samimiyetine inançlı… Her “donanımlı Ülkücü”nün bu teşkilatlarda başarıyla görev yapabileceğini, “lider-teşkilat-doktrin” felsefesinin bu davanın belkemiği olduğunu hep hatırlatıyor.

Milliyetçi Hareket’i gündemde tutan olaylara bakışı da net: “Bu kutlu davanın siyasi hareketinin başına günü geldiğinde davanın asıl sahipleri mutlaka bir lider daha getirir; gündemi meşgul eden ‘üst kurul delegeleri’, bu siyasi savrulma içinde güvenilirliklerini yitirdiler.”

“Türklerde cinsiyet ayırımcılığının olmadığını” çok iyi biliyor ama sistemin potasındaki siyasette kurtlar sofrasında olduğunun farkında!

Uzun mülakatımız anında hiçbir “başkan”ın hakkında ileri geri konuşmadı, Ülkü Ocağı bir mektep onun için… Bahçeli’nin sokağa dökmemek için üzerine titrediği, a’dan z’ye küllerinden doğan Ülkü Ocaklarının ilim, kültür, sanat, teknoloji, tarih donanımlı genç kadrolarının Hareket’in yeni siyasetçilerini mutlaka çıkaracağına güveni tam…

“Ülkü Deniz”, bir Türkiye fotoğrafı aslında… Bir gün üniversitede ekonomi tahsilinde, bir gün başında yazması traktörle tarlada, bir gün Ocak’ta sosyal proje başında…

İnanın Genel Başkan’ın yerine ben olsam, bu Ülkü Deniz adlı Yörük kızlarına bir Ocak yönetimini teslim ederdim…

Gördüğüm kadarıyla ona kimse “elinin hamuruyla…” diye başlayan bir söz edemez!

Hasretle beklenen Başbuğ’un Asenaları yolda… Hem de tam techizatlı!