Çocuklar…
Geleceğimizin teminatı çocuklar…
İstikbalimizi göklere taşıyacak çocuklar…
Yarının, Mimarları, Doktorları, Polisleri, Savcıları, Siyasetçileri, Devlet Adamları…
Dün boyundan büyük silahı alıp Çanakkale’ye koşan çocuklar…
Ondandı belki de Ata’nın uçsuz bucaksız çocuk sevgisi,
Yol arkadaşı olmuştu çocuklarla, silah arkadaşı daha 14 yaşında ki delikanlılarla!
Ve her fırsatta nasihatler, övgüler söylerdi çocuk temalı.
Öyle göstermelik değildi çocuklara bıraktığı mirası. Öyle güveniyordu ki Türk Çocuğuna,
“Vatanı, Milleti, Geleceği ve en önemlisi Cumhuriyeti emanet etmişti o küçücük çocuklara.”
Eğitilmeliydi çocuklar…
Öyle gelişi güzel değil tabi. Türk gibi! Ecdadını tanıyarak, hem de sadece “Osmanlı” değildi onun ecdadı. Ta Ergenekonlardan çıkmalıydı ilim. Çünkü “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktı.”
Yetmezdi Başöğretmen için bu kadar.
Biz boşuna Büyük Önder demedik ya ATA’ya…
Öyle bir nesil yetişmeliydi ki, bir ışık gibi doğmalıydı cihana. O şerefli Türk Anaları başlamalıydı eğitmeye çocuklarını. “Geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler!” diyordu durmadan.
Çok önemliydi çünkü Türk Çocuğu O’nun için.
Gelecek onların üzerine inşa edilecekti, kıymetliydi her biri hem de çok kıymetliydi.
Öyle nereden beslendikleri belirsiz zümrelere, cemaatlere sözde vakıflara EMANET edilemeyecek kadar kıymetliydi.
Bundan dolayı uyarmıştı bizi ta o günden;
“Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.” Demiş o nadide değerleri “ÖĞRETMENLERE” emanet etmişti.
Öğretmenleri de MİLLİ EĞİTİME…
Dinlemedik, Dinletemedik…
Yarın 23 Nisan…
Yarın Mustafa Kemal ATATÜRK’ün;
“Küçük hanımlar, küçük beyler!
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.
Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.
Sizlerden çok şey bekliyoruz.” Diyerek en değerli varlıklarına bıraktığı “Dünyanın ilk ve tek ÇOCUK BAYRAMI” nı kutlayacağız.
Tabi kutlamaya yüzümüz kaldıysa!
Biz tutmadık O’nun nasihatlerini ama bakın o hala ümidini yitirmemiş Türk çocuklarından.
Hafızalarda yankılanan O ihtar! Yükseliyor ATA’dan,
“Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”