Maalesef Türkiye’de siyaset yapmak kadar zor bir zanaat yok desek yanlış olamaz.
Sakın bu sözümü yanlış anlamayın. Burada güzel ülkemi aşağılamak veya kötülemek değil amacım. Şöyle biraz geriye dönüp bakınca bu kanıya varmamak elde değil.
Yıllarca iktidarı elden bırakmamış, Türk Siyaset tarihine adını “ALTIN!” harflerle yazdırmış isimleri biraz incelediğimizde bu iktidarlarını sadece istismar ve yalanlara borçlu olduğunu görürüz. Gittiği her ilçeye il olma sözü verenler 6 defa gidip 7 defa iktidar olmuşlar ama bakarsanız ilçeler hala ilçe…
Neredeyse tamamı Müslüman olan bir ülkede “Din Pazarlamak” da iyi prim yapmış anlaşılan ki, “İmam Hatipler bizim arka bahçemiz!” diyenler ezici çoğunlukla iktidar olmuşlar güzel ülkemde…
Bir de mağdur edebiyatı…
Üzerine tanımıyorum. Belki de en etkili ve uzun süreli iktidarda tutan yöntem bu olsa gerek.
Tabi iktidarı ele geçirince vazgeçmeyeceksin mağduru oynamaktan, her durumda şikâyet edebilecek ve her daim zeytinyağı olabileceksin vesselam…
Başka türlü bu ülkede İKTİDAR olmak imkânsız beyim…
Ben gelirsem kesin iktidarız diyen kim varsa bir kez daha düşünmesi lazım.
İktidarız da nasıl?
Hangi projeyle?
Hangi yollardan gideceğiz…
Din pazarlığının modası geçti…
Kimsenin il olma gibi bir derdi de yok…
İş, aş, vatandaşın karnı tok artık bu yalanlara…
Tek bir şey kalıyor geriye “MİLLİYETÇİLİK”…
Kimse kullanmamış daha önce, hem de milletin en yoğun hissettiği bir dönemde belki de siyasi rant olarak kullanılabilecek en karlı malzeme…
Ama önünde bir engel…
Türk siyasetinin alışık olmadığı tavırlar sergilen bir isim…
Sözde “Dindar Partilerden” daha dindar ama ibadetiyle şov yapmayan bir isim…
Tüm şehit cenazelerinde maddi manevi desteğini esirgememesine rağmen riya olur diye mümkün mertebe katılmayan ve hatta bu nedenle ilgisiz olduğu yönünde sıkça eleştirilen bir isim…
Yıllarca Ülkücüleri Toplumsal olaylara çekmeye çalışanlara fırsat vermeyen bir isim ki bu meseleye ( 2005 yılında Mersin’de Türk Bayrağı yakılması olayında) bizzat şahidim…
“Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” diyen bir isim…
Devlet BAHÇELİ…
Evet, MHP’nin 19 yıldır iktidar olamama sebebi diye gösterilen isim…
Doğrudur, yukarıda da yazdığım ve örneklendirdiğim gibi Türk siyasetinde “Devlet Adamlığında” en iyi olanı değil, istismar ve yalan sanatında en başarılı olanı “İKTİDAR” yapıyorlar…
MHP iktidar olmalı…
Öyleyse Devlet BAHÇELİ gitmeli (!?)
Peki, MHP, MHP olmaktan çıktıktan sonra iktidar olmasının bir anlamı var mı?
İşte bu konuda da karar sizin…
Son yaşanan olaylar sonrası Devlet BAHÇELİ, “MHP tepeden tırnağa temizlenecek!” demiş…
Bu sözü söyleyen Devlet BAHÇELİ ise daha derin düşünmek lazım…
Çünkü bu söz hiçbir cümleyi boş yere kurmayan “DEVLET SÖZÜ”…
Elbette isyan çıkaranları, fitne kazanını kaynatanları ve hatta doğrudan veya dolaylı yollarla MHP kurumsal kimliğine ve töresine zarar verenleri temizlemek en doğal tepki diye düşünüyorum.
Ancak yeterli mi?
Bence hayır…
Temizlenmek ve arınmak için sadece “Muhalefet” edenleri ihraç etmek ve partiden uzaklaştırmakla yetinmek, yapılabilecek en büyük yanlış olur. Eğer gerçekten arınmamız gerekiyorsa, hiçbir proje üretmeyen, vasıfsız, başarısız, ne kadar “YÖNETİCİ” varsa “TEPEDEN TIRNAĞA” tasfiye edilmeli. İl, İlçe yönetimleri de dâhil olmak üzere sadece “PARASI” olan veya “BİATÇI” olan değil, projesi olan, vizyon sahibi, bayrağı bir değil bin adım ileriye taşımaya inanmış “ÜLKÜCÜ” kadrolarla donatılmalı ki MHP arınmış olsun…
Türk Milleti’nin özüne dönmeye bu karar çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, özüne dönmüş bir MHP hiçbir entrika ve siyasi oyuna gerek kalmadan İKTİDAR olacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tek yapılması gereken “Trenden inenler tekrar binemeyeceği gibi, trene gereksiz yük olanları da atmamız lazım…”
İşte o zaman bu tren sadece Türkiye’nin değil Türk Dünyasının kurtuluş treni olacaktır…