Moskova’da öğrenciyken farketmişti.Aynı okulu paylaştığı Ruslar’ın bitmek bilmeyen dışlamaları, hakaretleri ve aşşağılamalarından bıkmıştı.19. Yüzyılın ortalarıydı.Avrupa, yeni siyasal kimlikler ve arayışlar içindeyken ; uzak Avrupa’nın kalbinde ki bir TÜRK, asıl benliğini fark etmekteydi.
Doğduğu yerden dolayı biz ona GASPIRALI dedik.
Türk olmanın cefasını çekenlerdendi.Bir olmadığımız müddetçe ezilen bir millet olacağımızın çok iyi farkındaydı.” DİLDE,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK ” dedi.Yıllar bu fikrin ateşiyle yoğrulurken, Orta Asya, Kafkasya ve Tatar yurtları uyanışa geçmekteydi.
Stalin ve Sovyet şovanizmi, alt yapısı güçlendirilmiş sistemlerle, Müslüman Türk nüfusunda oynama ve kırımlara başladı.
…
Oynamalıydı.Bütün Asya, Kafkasya, Ortadoğu ve Balkanlarda ki en köklü ve güçlü millet Türklerdi.
Türk yok olursa İslamı yok etmekte kolaydı.İslamın en güçlü sancakları bu millet, ezilmeli ve yok edilmeliydi.
…
Gaye ve Gayretten pek bir şaşma olmasada sadece oyuncuların formaları değişik.
Bu Milletin ve Dinin Selahiyeti ” Dilin,Fikrin ve İşin Bir olmasıdır”.
…
Mazlumun sevdiği, zalimin sevmediği bir Milletiz.
Bir olmazsak ZALİMLER Dünya’nın her yanında MAZLUMLARI ezmekten geri durmayacaktır.