Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya

Sağ mıyız Sağlam mıyız?

Bu haberin fotoğrafı yok

Sağ ve Sol siyasi anlayışı denildiğinde toplumun algısı gerçekte nedir..?

Ana muhtevası açısından sağ-sol kavramı Fransız kültürü referanslıdır.

Fransız devrimi, Avrupa merkezli dünya düşünce sistemi için birçok tanımı , siyasi literatüre yerleştirdi.

Liberalizm( özgürlükçülük) ve muhafazakârlık, sağ ve sol kavramının ihtiva ettiği sistem merkezleriydi. …

Kralı reddeden ve otoriteye başkaldıran kitleler ana başlıkta Liberalizm kavramı çevresinde yoğunlaşırken, kralcı olan ve geleneksel yapıyı savunanlar ise muhafazakârlık kavramı çevresinde yoğunlaşmaktaydı.

Coğrafi dağılım olarak Liberalistler Fransa ve ABD’de baskınken, Muhafazakârlar ise İngiltere coğrafyasında güç sahibi idiler.

Türk toplumu meşrutiyetle tanıştığı pro-demokrasi denemesinde, bu kavramlardan oldukça uzaktı.

İlk meşruti meclisin ömrü, bu tür odakları yoğunlaştırmak için uzun değildi. Ve bu tür kavramların yaşaması için gereken partiselliktende uzaktı.

İkinci Meşruti idarede ise durum farklıydı. Türkler, artık siyasal fırka-parti merkezciliğine geçiş yapmıştı.

İktidar olan parti İttihat ve Terakki genel niteliğiyle Milliyetçi, reformist ve Özgürlükçü iken ana rakibi olan Hürriyet ve İtilaf daha ümmetçi, gelenekçi ve muhafazakârdı.

O dönem Türk demokrasi anlayışında Liberalizm daha çok İttihat ve Terakki’de odaklanır iken muhafazakârlık Hürriyet ve İtilaf fıkrasında odaklanmaktaydı.

1908 yılından önce Avrupa’da büyümüş olan jön Türk fikri akımı, İttihat ve Terakki’de fiilen siyasi bir güce dönüşmüştü. 1908-1918 yıllarında etkin olan bu partinin üyeleri, yıllar sonra kurulacak olan yeni devletinde temellerini oluşturacaktı.

Cumhuriyet rejimi tam demokrasi için en ideal yönetimdi ve ilk oluşum Cumhuriyet Halk fıkrası olmuştu.

Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında etkin olan İttihat ve Terakki savaş sonrasında iktidar görevini Hürriyet ve İtilafa bırakmıştı.

Damat Ferit Paşa’nın başını çektiği bu fırka padişahçı ve hilafetçi duruşu ve İngiliz Mandacılığını destekleyen yapısıyla, Anadolu’da uyanan Milli Mücadeleyi oldukça köstekliyordu.

Şeyhülislam makamı başta olmak üzere, Osmanlı Bürokrasisi iktidar olmanın getirdiği güçle,  İşgal Kuvvetlerinin lehinde faaliyetler yürütmekteydi.

İttihat Terakkide önemli görevlerde bulunmuş birçok kişi yeni Milli Mücadelede ve Cumhuriyetin kuruluşunda önemli görevlerde bulundular.

Bu kişiler, yönetimsel referanslarını, ilke edindikleri misyonlarını yaşatmayı da bilmişlerdi.

Milliyetçi, Reformist ve Özgürlükçü tüm fikirler daha rahat fiile geçiyor, Cumhuriyet devrimleri destekleniyordu.

Hürriyet Ve İtilaf Fırkasının kısa süreli gücü Saltanatla beraber yok olmuştu.

Taraftarlar ise yok olmamıştı.

İttihat ve Terakki’den edinilen fikirlerle yürüyen Cumhuriyet yönetim kadrosuna karşılık, Hürriyet ve İtilaftan edinilen fikirlerle cumhuriyete karşı duran dağınık itaatsiz ve isyan kadroları.

Bu mücadeleden nasiplenmek isteyen eski H-İ fırkası mensupları aradıkları fırsatı Serbest Cumhuriyet Fırkasında bulmuşlardı.

Bu parti ile ikinci kez çok partili geçiş sağlanmaya çalışılmıştı.

Ali Fethi Bey ve ekibi, cumhuriyet rejimine sadık kalarak, Cumhuriyet Halk fırkasına muhalefet etmeye başlamış olsa da eski H-İ fırkası mensupları bunu kendi lehlerine çevirmek için çok çalıştılar.

Cumhuriyet rejimine karşı yürütülmüş olan isyan ve itaatsizlik eylemlerinde hezimete uğrayan bu fırka destekçileri daha siyasal bir yol bulmuşlardı.

İşin enteresan tarafı Milliyetçi-Özgürlükçü bir duruş sergileyen eski İttihatçılar, Milliyetçi-Muhafazakâr bir duruş sergilemeye başlamıştı. Muhafazakârlık iddiasında bulunanlar ise Ümmetçi-Liberalist olmuşlardı.

Demokrat Parti, Serbest Cumhuriyet Fırkasının misyon devamcısıydı.

Yönetimi daha önce yaşanmış olan başarısızlığın sebepleri iyi analiz edip hızlı adımlarla iktidara koştular. En iyi basleyen olan H-İ fırkası zihniyetine iyi ulaştılar.

Muhafazakâr söylemlerle asıl muhafazakâr CHP’ye 1950 yılında müthiş bir seçim hezimeti yaşattılar.

Liberalist politikaları nisbiydi lakin sonraki yıllar için önemli alt yapıdaydı.

Sağ-Sol kavramı ise 1960 yıllarda söylem halini aldı.

1960 lı yıllarda Türkiye İşçi Partisinin yürüttüğü Doğu Mitingleri, Sol ( Liberalist ) algısını daha sosyalist söylemlere çevirmiş, ezilen ve sömürülen insanlar başlığıyla büyük bir başarı yakalamıştı.

Bu başarı dönemin CHP başkanı İnönü tarafından da kayda değer bulunmuş ki “CHP, bünyesi itibariyle devletçi bir partidir ve bu sıfatla elbette ortanın solunda bir anlayıştadır.” Beyanıyla SOL kavramının potansiyelinden faydalanmak istemişti.

Yine aynı ifadelere benzer “Aslında laikiz dediğimiz günden beri ortanın solundayız.” Söylemi ile SOL tanımında “ SOSYALİZM “ için olmazsa olmaz materyalizm referansı için laikliği kullanmıştı.

Madem ki Ortanın Solu vardı o zaman Ortanın sağıda lazımdı.

Bu iş için biçilmiş kaftan ise Adalet Partisi idi.

Solun solu malumdu. TKP, TİP gibi partiler bu tanımın tam ortasındaydı. Solun solu daha anarşist yapılanmaları nedeniyle kaos ve kargaşa çıkararak emellerine ulaşma gayeleri gütmekteydi.

Cumhuriyet Muhafazakârlığı- Laisizm – Sosyalizmin harmanı CHP, seçmen hedef kitlesinde üç başlıktan herhangi biri olanları almıştı.

Bu dağıtılmış hedeflemeyi birleştirme projesi CHP’nin 20 senelik iktidar hasretine yol vermişti.

Ortanın sağı ve sağın sağı ne durumdaydı.

Adalet partisi, CHP ile benzer söylem ve icraatlar yürütse de politikalarda daha Liberalist olma yanlısı idi.

Sağın sağında ise Milli Selamet Partisi ve Akıncılar vardı.

Daha muhafazakâr ve anti-seküler söylemlerle, H-İ fırkasından aldığı fikir misyonunu ifşa ve ifa ediyordu. Eylem ve söylemlerde CHP daha muhafazakâr iken MSP daha Liberalistti.

1970 yıllarda ise MHP ve Ülkücüler için ise taraf ne soldu ne de sağ.

“Sol’un ihanet derecesine varan davranışları karşısında, Sağ ile olan kavgamızı erteledik.”

Alpaslan Türkeş’e ait olan bu söz, liberalizm ve muhafazakârlık gibi iki Fransız menşeili duruşun çok ötesinde bir hareketti.

Bu fikriyatın temeli, Milli ve Manevi değerleri refere ederek ilerleyen ve üreten bir Milli Devlet modeli öngörüsüydü.

Türk Haklının değil Türk Milletinin selahiyeti için çabalayan, ideolojik bir partiydi.

Hem sol hem de sağ siyasiler için büyük bir tehditti.

Bu yüzden Sol merkezli öğrencilerin ve Sağ merkezli Akıncıların ittifakları oldukça manidardı.

Filistin kamplarında eğitim gören sol militanları ve onları sembolize eden Arap poşuları takmak çok popülerdi.

Orta Sol ve Sağ partilerinin siyasi iktidar danışıklı dövüşleri olurken, üniversiteler, fabrikalar ve önemli yerler, sosyalist işgallerine maruz kalmaktaydı.

Bu işgallerden mağdur olan binlerce insan meşru müdafaa hakkını kullanırken, Akıncılarda sol kardeşleri gibi özgürlük naraları atıyordu.

Ortak düşman olan Cumhuriyete karşı duruşları, kardeşliklerini de meşru kılıyordu.

Sol – Sağ kardeşliğini günümüzde daha bariz görmekteyiz.

Liberalizmin en önemli siyasi misyonu olan bir partinin, yıllarca yürüttüğü, terör seviciliğinin temelinde de bu var.

Türkiye için en önemli siyasi pasta oranı Ortanın Sağıdır.

Bunun farkında olan siyasiler ise bu orta-sağ profilin oyunu alabilmek adına, duruma ve yere göre her türlü fikir çeşitlendirmesi yapmaktadır.

Sağ solu oynamakta, Solda sağı oynamaktadır.

İnançları ve duruşları olmayan partilerin ceremesini hep çektik ve çekmeye devam edeceğiz.

MHP iç seçim sürecinde bu odak iyi ele alınmalı.

İdeolojik olmak yerine ortanın sağı olma gibi bir çaba muhakkak ki toplumu sağ-sol devinimli fertlere, idrak yoksunu gençlere ve düşünce ibresizliği yaşayan topluma çevirir.

Ortanın sağı olacaksa bu MHP son elli senelik mücadelenin anlamı ne?

Avamın günübirlik endişeleri var diye Ayan’ın uzun vadeli hareketlerinden vaz mı geçelim?

Sağcılık oynamaya gerek yok.

Yeteri kadar sağ görünümlü ölü var.

Sağlam olalım. Diri olalım.

Mevcut kavramları yeniden tanımlamaya gerek yok.

Dokuz ışığı , oniki ışığa çıkarmak için üretken olalım.

Ülkücülüğü kurtarmaya çalışmayalım, ülkücülükle kurtulmaya çalışalım.