Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya

Tarihte Dilimiz Ve Kültür Sapması

Serdar Alp ÖZTÜRK Yazdı – Tarihte Dilimiz Ve Kültür Sapması

Serdar Alp ÖZTÜRK Yazdı

Her medeniyet, kendi dili üzerine kültürünü inşa eder.

İnsanlık tarihi, en ilkel çağlardan günümüze kadar, toplum bağını, konuşma eylemi ile sağladı ve sağlamaktadır.

Günümüz insanlığına etki eden güçlü toplumlar, dilleri var oldukça var olmuşlardır.

Günümüzde Astrolojiden, Mimariye, Mitolojiden, yazılı kültüre ve hatta Dinsel inanışlara kadar birçok konunun anası olan eski Mısır Medeniyeti, Roma ve devamında Arap İşgaliyle önce dillerini sonra medeniyetlerini kaybetmiştir.

İbrani toplumu ise coğrafyasını ya kaybetti, ya sürgün edildi ya da dünyanın birçok yerine dağılsa da kendi diline her daim sahip çıktığı için medeniyeti hiç kaybolmadı ve şu anda dünyanın en güçlü medeniyetlerinden birisi.

Karşılıklı örnekleri ve konuları çoğaltabiliriz.

Biz Türkler dil konusunda, “ne durumdayız” a geçmeden önce dil ağacı hakkında bilinenleri tekrar edelim.

Diller sınıflandırılırken birçok kriter ele alınır;

  • Kelimeye yön veya yeni bir anlam veren ekin nereye konulduğu.
  • Yüklemin cümle içinde ki yeri
  • Etimolojik kökeni
  • Çıkarılan seslerin, dudaksal, dişsel ve gırtlaksal yapısı…

Bu saydıklarımız başlıklardan sadece birkaçı.

Bu ayrımlarla birçok sınıflandırma yapıldı.

  • Hint-Avrupa Dil ailesi ( Avrupa dillerinin büyük çoğunluğu, Farsça, Sanskritçe ve diğerleri)
  • Hami-Sami Dil ailesi ( Arapça, İbranice, Aramice, Süryanice ve diğerleri)
  • Ural-Altay Dil ailesi ( Türkçe, Moğolca, Japonca, Korece, Fince, Tunguzca, Macarca, Estonca ve diğerleri)
  • Bantu Dil Ailesi ( Güney Afrika Dilleri )
  • Çin- Tibet Dilleri ( Doğu Asya dillerinin büyük çoğunluğu)

 

Şimdilik sadece üç dil ailesini ele alacağız.

Türkçe; Ural-Altay Dil Ailesinin Altay Kolundadır. Kendisine en yakın dil Moğolcadır.

Diğer akraba dillerle, kelime kökleri bakımından oldukça benzerlik göstermektedir. Sondan eklemeli bir dildi. “ ev, ev+e, ev+i, ev+de, ev+den” gibi.

Eylemlerinin tamamı tek hece ve en fazla dört harftir. “gel, bak, yap, git, ört, dürt” gibi…

Nadirde olsa bazı eylemler aslından değişmiştir. “Yıka” eleminin aslı “yu” dur.

Arapça, Hami-Sami Dil Ailesindendir. Kelimeler önlerine aldıkları eklerle başkalaşırlar. “Fikir (düşünce) Mütefekkir (Düşünür)” . Arapçadan aldığımız eylemler, Türkçe gramerine uymadığı için yan eylemle Türkleşir. ….- olmak, …..-etmek gibi.

Farsça, Hint-Avrupa Dil Ailesindendir. Eklentileri bazen başta, bazı durumlarda sonda, bazı durumlarda ise aynı kelimenin farklı tonlanmasıyla başkalaşmasıdır.

Türkler, İslam dinine girdikten sonra iki dilden muazzam bir şekilde etkilenmişlerdir.

En etkini Farsça diğeri de Arapçaydı.

Her iki dilde okur-yazar tabakası tarafından etkin bir biçimde konuşuluyor ve gündelik hayatlarına büyük ölçüde yansıtıyorlardı.

Yöneticiler Fars dilinin gölgesinde kendilerine unvanlar veriyorlardı.. “Keyhüsrev, Keykavus, Keykubat… gibi”. Yazışmalarını yine Farsça üzerinden yapıyorlar ve emirlerini Farsça dikte ediyorlardı.

Resmi Dil kavramı o dönemlerde geçerli olmasa da etkin dil olarak Farsça, Türk Devletlerini cezbeden bir dildi.

Burada Nizam’ülmülk’ün bilinçdışı yaptığı kültür yapılanması, büyük bir pay sahibiydi.

Bunun neticesinde İran; Anadolu Selçukluları, Kirmanşahlar, İldenizler, Gazneliler, Karahanlılar, Karamanlılar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular gibi bazı devletleri, kültürel mirasına dâhil ediyor ve sıklıkla Fars olduklarını iddia ediyor.

Ve yine İbni Sina, Harezmî ve Biruni gibi ilim adamlarının, aynı bakışla değerlendirip, Fars olduklarını iddia ediyor.

Diline sahip olmazsan, sana sahip olmak isteyecek çok çıkacak.

Bu kültür ve dil sapmasına ilk isyan eden, Divan-ı Lügat’ül Türk eseri ile Kaşgarlı Mahmut oldu.

Yönetimi ve Uleması tarafından ikinci plana atılan Türk örf ve yapı temelini, yeniden uyandıran bir eylemdi ve haklı olduğu günümüzde bile ortadadır.

Sebep olarak birkaç örnek verebiliriz;

Pa’zar ( yemek alanı) Farsça,

Salı ( İkinci) İbranice,

Çar’şembe (Dördüncü Gün) Farsça,

Penç’ şembe( Beşinci Gün) Farsça,

Namaz (Namaz) Farsça,

Abdest( el suyu) Farsça

Memnun (sağol) Farsça

Mürd  (mor-mersin) Farsça… gibi.

Arapça örneklerde oldukça fazla

Ma-i (mavi-sudan) Arapça

Baya-z (beyaz-yumurta akı) Arapça

Müteahhit ( anlaşma yapan) Arapça

Ve çokları…

Avrupa Dillerinden de çok fazla giriş var.

Kamyon – İtalyanca

Makine- İngilizce

Rezerv – İngilizce

Hol – Fransızca

Ve çok daha fazlası…

Dillerin etkileşimi oldukça olağandır.

Fakat bu etkileşim, dilde bulunmayan nesne ve eylemler üzerinedir.

Hayatında hiç balina görmemiş olan ve balina tanımlaması olmayan bir Afrikalının tanımı elbette balinayı öğrendiği dil üzerinden olacaktır ve o kelime kendi diline yerleşecektir.

İngiliz’in, deveye “camel” demesinin temelinde Arapçadan öğrendiği “cemel” olması gibi.

Lakin var olan kelime ve eylemleri, başka dillerle karşılamak, ana dilin bozulmasına ve o medeniyetin yok olmasına sebep olacaktır.

 

Türkçemize sahip çıkalım.