Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya

Yazamadıklarım

Bu haberin fotoğrafı yok

 

Türkiye için 1947 yılı önemli bir dönemeçti.

Truman Doktrinleri kabul edilmiş ve bütün bedenimizle ABD emperyalizmine köle olmuştuk.

Cumhuriyetin kuruluşunda bile ABD ve İngiltere manda ve himayecileri eksik olmamış bilakis ısrarla bağımsız bir devlet gücüne inanmamışlardı.

Bu durumun aslında daha köklü bir yapısı vardı.

Avrupa ile temas 18.yüzyıldan itibaren farklı bir boyut kazanmıştı.

Avrupalı tüccarlardan sonra Avrupalı seyyahlar, Avrupalı ressamlar, Avrupalı Askerler ve Avrupalı Öğretmenler hızlı bir şekilde Osmanlı Coğrafyasına nüfuz etmeye başlamıştı.

Kültürel olarak, İstanbul merkezi başta olmak üzere İzmir, Selanik kültürel değişimlerin merkezi halini almıştı.

Fransız ve İngiliz kültür kokuları özellikle Gayrimüslim tebaasınca çabuk kabul görmüş ve elit tabaka Müslümanlarda bu etkileşimden kısmi olarak etkilenmişti.

ABD ise boş duracak değildi.

Büyük şehirlerin dışında taşra vilayetlerinde lokalize olma yolunu çoktan bulmuşlardı.

MİSYONERLİK.

İstanbul’un yanı sıra Antep, Harput, Erzurum ve Bitlis gibi Ermeni nüfusunun fazla olduğu yerlerde misyoner faaliyetleri ve misyoner okulları açılmıştı.

ABD’li Protestan misyonerleri, Anadolu’nun birçok yerine ulaşmaya çalışsalar da bunda pek muvaffak olamamışlardır.

Müslüman Türkler dinlerine sahip olma konusunda duyarlı davranıp, misyonerleri barındırmamışlardır.

Misyonerler, beklemedikleri bu durumu telafi edebilmek adına Gregoryen olan Ermenileri, Anadolu’da eğitme ve mezhep değiştirme yolunu tercih etmişlerdir.

İstanbul’da ise durum daha farklı boyuttaydı.

Robert Kolej, Amerikan Kız lisesi gibi okullar ise Gayri Müslimlerin yanı sıra Zengin Müslümanlara ’da hizmet veriyordu.

Asıl sorunda burada başlıyordu.

Anadolu’da yaşayan Ermenileri örgütleyen, eğiten ve şımarık çocuk şekline sokan ABD idi.

İstanbul’da ise beyinleri köleleştirilmiş Beyaz Türkler hâsıl edende yine aynı ABD idi.

Bu beyaz Türkler ve devamları her dönemde bu milletin başına bela oldu ve olacakta.

Lakin asıl husus ABD’nin beslediği diğer oluşumlardı.

100 yıl öncesinde Ermeni terör oluşumlarının kuruluş yapılanmasında ve örgütlenmesinde nasıl ABD varsa 100 yıl sonrası Kürt terör oluşumlarının kuruluş ve yapılanması ve örgütlenmesinde de ABD var.

ABD’nin, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye konuşlanan Kürt yapılanmalarına silah, teçhizat ve asker desteği azımsanmayacak düzeyde.

Tıpkı 100 yüz yıl önceki Ermeni örgütlerine verdiği destek gibi.

Yine 100 sene önce ilk destek ABD’den asıl destek Rusya’dan olmuş ve Ermeni çeteleri, millete kan kusturmuşlardı.

Şimdi de aynı hikâye, ilk destek ABD son destekse Rusya.

İşin özü şu ;

ABD ve RUSYA için Türkiye coğrafyası açık hedef.

İkisi de farklı metodlarla ama aynı malzeme ile bu coğrafya üzerinde emellerini gerçekleştirmekte.

Daha acısı Beyaz Türkler ise bu acımasızlıkta kendi insanlarınını bilerek veya bilmeyerek uçurumlara sürüklemektedir.